İçeriğe geç

Yetkisizlik kararına karşı ne yapılır ?

Yetkisizlik Kararına Karşı Ne Yapılır? Devletin Güç Haritasında Vatandaşın Yeri

Bir siyaset bilimci olarak beni en çok düşündüren şey, güç ilişkilerinin yalnızca parlamentolarda veya bakanlıklarda değil, mahkeme salonlarında da kuruluyor olmasıdır. “Yetkisizlik kararına karşı ne yapılır?” sorusu, ilk bakışta teknik bir hukuk sorusu gibi görünür. Oysa derinlemesine bakıldığında bu soru, iktidarın sınırlarını, vatandaşın devletle kurduğu ilişkinin niteliğini ve kurumsal ideolojinin görünmeyen katmanlarını açığa çıkarır. Çünkü her yetkisizlik kararı, yalnızca bir davanın değil, bir güç alanının da yeniden tanımlanmasıdır.

Yetkisizlik: Hukukun Politik Anatomisi

Hukuki anlamda yetkisizlik kararı, bir mahkemenin önüne gelen davanın kendi coğrafi veya görev alanına girmediğini tespit etmesiyle ortaya çıkar. Yani mahkeme, “bu dava benim alanımda değil” der. Ancak siyaset bilimi açısından bu durum, yalnızca bir usul meselesi değildir. Bu, devletin kendi içinde gücü nasıl dağıttığının en açık göstergelerinden biridir.

Her mahkeme, aslında devletin küçük birer egemenlik alanıdır. Yetkisizlik kararı, bu egemenliğin sınırlarını belirler. Tıpkı bir ülkenin sınırlarının çizilmesi gibi, hukuk sistemi de kendi iç coğrafyasını belirler. Bu durumda sormak gerekir: Devlet, hangi kurumun nerede duracağına nasıl karar verir? Vatandaş bu haritada nerede konumlanır?

Kurumsal İktidar ve İdeolojik Dengeler

Devletin kurumları arasında süregelen güç ilişkileri, tıpkı siyasal partiler arasındaki mücadele gibidir — sessiz ama sürekli bir rekabet vardır. Yetkisizlik kararı, görünürde nötr bir hukuk eylemi olsa da, gerçekte kurumlar arası sınır anlaşması gibidir. Bir mahkeme, kendi alanını çizerek hem diğer kurumlara hem de devlete “ben buradayım” mesajı verir.

Bu noktada ideoloji devreye girer. Devletin hukuki yapısı, aslında egemen ideolojinin bir aynasıdır. Mahkemelerin yetki alanı, sadece coğrafi değil, aynı zamanda ideolojik bir alandır. Yetkisizlik kararı, bu ideolojik alanların kesişme noktalarında ortaya çıkar — tıpkı iktidar mücadelesinin görünmeyen biçimleri gibi. Vatandaş ise bu mücadelede, çoğu zaman “seyirci” konumundadır.

Erkek Stratejisi ve Kadın Katılımı: Gücün Cinsiyeti

Toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında, yetkisizlik kararı dahi cinsiyetlendirilmiş bir olgudur. Erkek egemen güç anlayışı, kontrol, sınır ve strateji üzerine kuruludur. Bir mahkemenin yetkisiz olduğunu ilan etmesi, bu stratejik gücün kurumsal ifadesidir: alanı korumak, sınırı çizmek, riski minimize etmek.

Oysa kadın odaklı demokratik bakış, sınır çizmekten çok ilişki kurmayı hedefler. Kadınların toplumsal ve siyasal süreçlere yaklaşımı genellikle katılım ve etkileşim odaklıdır. Bu bakış açısı, hukukun da yalnızca sınır koyan değil, diyalog kuran bir sistem olmasını talep eder. Bu nedenle şu soruyu sormak gerekir: Adalet sistemi, vatandaşla ilişki kuran bir mekanizma mı, yoksa yalnızca kendi sınırlarını koruyan bir kale mi?

Vatandaşın Konumu: Ne Yapılır, Ne Öğrenilir?

Hukuken, bir yetkisizlik kararına karşı yapılabilecek ilk şey, bu karara üst mahkemede itiraz etmektir. Kararı veren mahkemenin “bu davaya bakmam” demesi, sürecin sona erdiği anlamına gelmez. Dava, görevli ve yetkili mahkemeye gönderilir. Ancak siyaset bilimi açısından asıl mesele, bu süreçte vatandaşın rolünün ne olduğudur.

Bir vatandaşın hukuki labirentte yön bulma çabası, aslında modern devletin karmaşık yapısına uyum sağlama çabasıdır. Vatandaş, bu süreçte yalnızca bir “başvuran” değil, devletle müzakere eden bir özne hâline gelir. Yetkisizlik kararı sonrası adalet arayışına devam etmek, bir anlamda vatandaşlık bilincinin en somut göstergesidir. Çünkü demokrasi, yalnızca seçimlerde değil, hukuki ısrarda da yaşar.

Sonuç: Hukukun Sınırları mı, İktidarın Haritası mı?

Yetkisizlik kararına karşı ne yapılır?” sorusunun yanıtı, sadece yargı süreçlerinde değil, iktidarın örgütlenme biçiminde gizlidir. Evet, hukuken itiraz edilir, dosya başka mahkemeye gönderilir, süreç devam eder. Ancak siyaset bilimi açısından daha önemli soru şudur: Bu süreçte vatandaş, sistemin nesnesi mi, yoksa öznesi mi olur?

Belki de asıl mesele, yetkisizlik kararına karşı ne yapılacağından çok, bu kararın bize ne öğrettiğidir. Her yetkisizlik kararı, devletin sınırlarını değil, aynı zamanda toplumun adalet algısını da yeniden şekillendirir. Peki, adaletin yeniden çizilen bu haritasında biz vatandaşlar, kendimize nasıl bir yer açıyoruz?

#YetkisizlikKararı #SiyasetBilimi #İktidarVeAdalet #HukuktaDemokrasi #KadınVeSiyaset #VatandaşlıkBilinci

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money